SPİRALLER, SİMETRİLER, ÇOKGENLER VE ÇEŞİTLİ ÖRÜNTÜLER |
Matematiğin Dünyası
16 Mayıs 2014 Cuma
15 Mayıs 2014 Perşembe
Cahit Arf
Cahit arf(1910-1997) 1910 yılında Selanik’te doğdu. Yüksek öğrenimini Fransa’da Ecole Normale Superieure’de tamamladı (1932). Bir süre Galatasaray Lisesi’nde matematik öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde doçent adayı olarak çalıştı. Doktorasını yapmak için Almanya’ya gitti. 1938 yılında Göttingen Üniversitesi’nde doktorasını bitirdi. Yurda döndüğünde İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde profesör ve ordinaryus profersörlüğe yükseldi. Burada 1962 yılına kadar çalıştı. Daha sonra Robert Koleji’nde Matematik dersleri vermeye başladı.1964 yılında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (Tübitak) bilim kolu başkanı oldu. Daha sonra gittiği Amerika Birleşik Devletleri’nde araştırma ve incelemelerde bulundu; Kaliforniya Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak görev yaptı. 1967 yılında yurda dönüşünde Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde öğretim üyeliğine getirildi. 1980 yılında emekli oldu. Emekliye ayrıldıktan sonra TÜBİTAK’a bağlı Gebze Araştırma Merkezi’nde görev aldı. 1985 ve 1989 yılları arasında Türk Matematik Derneği başkanlığını yaptı. Arf İnönü Armağanı’nı (1948) ve Tübitak Bilim Ödülü’nü kazandı (1974). Cebir ve Sayılar Teorisi üzerine uluslararası bir sempozyum 1990′da 3 ve 7 Eylül tarihleri arasında Arf’in onuruna Silivri’de gerçekleştirilmiştir. Halkalar ve Geometri üzerine ilk konferanslarda 1984′te İstanbul’da yapılmıştır. Arf, matematikte geometri kavramı üzerine bir makale sunmuştur. Cahit Arf 1997 yılının Aralık ayında bir kalp rahatsızlığı nedeniyle aramızdan ayrıldı.
Hüseyin Tevfik Paşa
Hüseyin Tevfik paşa(1832-1901) Vidin’de doğmuş, genç yaşta İstanbul’a gelmiş ve Askerî Okul’da okumuştur. Burada, matematik derslerindeki yeteneğiyle Cambridge Üniversitesi’nden mezun olmuş olan matematik hocası Tahir Paşa’nın dikkatini çekmiş ve Tahir Paşa kendisine özel dersler vermiştir. Tahsilini bitirdikten sonra Harbiye’ye cebir hocası olarak atanmış, Tahir Paşa ölünce onun matematik dersleri de Hüseyin Tevfik Paşa’ya kalmıştır.Harbiye’deki hocalığı devam ederken, Tophâne Tecrübe ve Muayene Komisyonu’na da getirilmiştir. 1868′de Paris’teki Mekteb-î Osmanî’ye müdür muavini olarak gönderilmiş ve aynı zamanda balistik ve tüfek imalatı üzerine incelemelerde bulunmakla görevlendirilmiştir. Bu arada matematik bilgisini geliştirmek için üniversiteye de devam etmiş ve Paris’te kaldığı iki yıl boyunca bazı makaleler yayımlamış ve bilimsel toplantılara katılmıştır. Hüseyin Tevfik Paşa, 1872′de Amerika’daki bazı silah fabrikalarına ısmarlanan tüfeklerin imalatını ve şartnâmeye uyulup uyulmadığını kontrol etme göreviyle Amerika’ya gönderilmiştir. 1878 yılına kadar Amerika’da kalmış ve bu süre içinde matematikle uğraşmıştır; Lineer Cebir adlı İngilizce kitabını bu sırada yazmış ve Argand’ın kompleks sayılarla ilgili teorisinde ileri sürdüğü çarpımı üç boyutlu uzaya uygulamanın bir yolunu bulmuştur. Eserinin önsözünde şöyle söylemektedir: “Bu kitapta incelenen lineer cebir, dünyanın Sir William Hamilton’a borçlu olduğu quaterniyonlara çok benzer. Lineer cebir, quaterniyonların bütün potansiyellerine sahiptir ve güçlüğü daha azdır. Quaterniyonlar üniversitelerde öğretilmektedir ve kabul görmüş bir bilgidir. Lineer cebirin de aynı kabülü görüp görmeyeceğini, hattâ quaterniyonların yerini alıp almayacağını şimdiden bilmiyorum”. Kendi sisteminin üstünlüğünü ise şöyle ifade etmiştir: “Quaterniyonların çarpımı, isim olarak bile düzlem geometride ele alındığında, bizi üç boyutlu uzayda çalışmaya zorlamaktadır; halbuki lineer cebirde yalnızca iki boyut ele alındığı zaman bir üçüncü boyutu düşünme durumunda değiliz”. Hüseyin Tevfik Paşa’nın bu eseri tercüme değildir ve konuya özgün katkı yapması açısından çok önemlidir. Tevfik Paşa’nın başka pek çok görevleri olmuş, Fransa ve Amerika’da kaldığı sıralarda Fransızca ve İngilizce’yi, bu dillerde kitap yazabilecek kadar iyi öğrenmiştir. Gazi Ahmed Muhtar Paşa ve Yusuf Ziya Paşa ile birlikte Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslâmiye’nin ve Dârüşşafaka’nın kurucularındandır. Burada matematik dersleri vermiş, yine bu sıralarda arkadaşlarıyla çıkarttığı Mebâhis-i İlmiyye adlı aylık dergiye makaleler yazmıştır. Bu dergide yayımladığı makaleleri arasında “Mahsûsât ve Gayr-ı Mahsûsât” isimli felsefî bir yazısı, ayrıca türev ve fonksiyonlar üzerine yazıları bulunur. Hüseyin Tevfik Paşa, daima devlet memuriyetiyle görevli olmasına rağmen, matematik bilimlerle ilgilenmeye zaman ayırabilmiş, zengin bir kütüphane oluşturmuş, çevresindeki Sâlih Zekî gibi yetenekli gençlere, vakit ayırmış, periyodik yayınlarla entellektüel bir ortamın oluşmasına gayret sarf etmiştir. Hüseyin Tevfik Paşa’nın Eserleri 1- Zeyl-i usul-i Cebir 2- Cebr-i Âlâ 3- Fenn-i Makina 4- Mebahis-i İlmiye Mecuasmda yazdığı makaleler (Hesab-ı Müsenna = Dual Aritmetique) 5- Tahir Paşa’nın Usul-i Cebir adlı eserine yazdığı ek türevler,Taylor ve Mc’Lauren bahisleri içerir. 6- Usul-i llm-i Hesap 7- Astronomi 8- Mahsusat ve Gayrı Mahsusat (Felsefeye ait bir eserdir). 9- Linear Algebra
TÜRK MATEMATİKÇİLER - Harezmi
Harezmi (MS 770-840) Tam adı Muhammed Bin Musa el-Harezmi olan bu büyük bilim adamı, Horasan’da (Özbekistan’ın Karizmi kentinde) doğmuştur.Hayatının büyük bir bölümü Bağdat’da (Beytü’l Hikme’de) matematik, astronomi ve coğrafya konularında çalışarak geçmiştir. Cebirin kurucusu olan Harezmi’nin iki önemli matematik kitabı vardır; “Cebir” ve “Hint Hesabı”.Harezm’de temel eğitimimini alan Harezmi gençlinin ilk yıllarında Bağdat’taki ileri bilim atmosferinin varlığını öğrenir. İlmi konulara doyumsuz denilebilecek seviyedeki bir aşkla bağlı olan Harezmi ilmi konularda çalışma idealini gerçekleştirmek için Bağdat’a gelir ve yerleşir. Devrinde bilginleri himayesi ile meşhur olan abbasi halifesi Mem’un Harezmideki ilm kabliyetten haberdar olunca onu kendisi tarafından Eski Mısır, Mezopotamya, Grek ve Eski hint medeniyetlerine ait eserlerle zenginleştirilmiş Bağdat Saray Kütüphanesinin idaresinde görevlendirilir. Daha sonra da Bağdat Saray Kütüphanesindeki yabancı eserlerin tercümesini yapmak amacıyla kurulan bir tercüme akademisi olan Beyt’ül Hikme ‘de görevlendirilir. Böylece Harezmi Bağdat’ta inceleme ve araştırma yapabilmek için gerekli bütün maddi ve manevi imkanlara kavuşur. Burada hayata ait bütün endişelerden uzak olarak matematik ve astronomi ile ilgili araştırmalarına başlar. Bağdat bilim atmosferi içerisinde kısa zamanda üne kavuşan Harezmi Şam’da bulunan Kasiyun Rasathanesin’de çalışan bilim heyetinde ve yerkürenin bir derecelik meridyen yayı uzunluğunu ölçmek için Sincar Ovasına giden bilim heyetinde bulunduğu gibi Hint matematiğini incelemek için Afganistan üzerinden Hindistana giden bilim heyetine başkanlık da etmiştir. Harezmi ‘nin latinceye çevrilen eserlerinden olan El-Kitab ‘ul Muhtasar fi ‘l Hesab ‘il cebri ve ‘l Mukabele adlı eserinde ikinci dereceden bir bilinmeyenli ve iki bilinmeyenli denklem sistemlerinin çözümlerini inceler. El Harizmi matematiğin yanısıra astronomi ve coğrafya ilimlerinde de eserler vermiştir. Astronomik cetvellerle ilgili kitaplar yazmış ve bu eserler 12. y.y. da Latince’ ye çevrilmiştir. Bunu yanısıra Ptolemy’nin coğrafya kitabını düzeltmelerle yeniden yazmış, 70 tane bilim adamıyla birlikte çalışarak 830 yılında bir dünya haritası çizmiştir. Dünyanın çevresini ve hacmini hesaplama çalışmalarında yer almıştır. Güneş saatleri, usturlaplar ve saatler üzerine yazılmış eserleri de vardır.
MATEMATİK TARİHİ
Matematik insanlık tarihinin en eski bilimlerinden biridir. Çok eskiden matematik, sayıların ve şekillerin ilmi olarak tanımlanırdı.Matematigin yazili belgelere dayali 4500 yillik bir tarihi vardir. Bu zaman dilimi içinde, matematigin gelisimi 5 döneme ayrilir. Birinci dönem, baslangiçtan M.Ö. 6. yüzyila kadar, Misir ve Mezopotamya’da yapilan matematigi kapsar. Misir’da bilinen matematik, tam ve kesirli sayilarin 4 islemi, bazi geometrik sekillerin alan ve hacim hesaplaridir. Ayni dönemde Mezopotamya’da matematik biraz daha ileridir; Matematik, günlük hayatin ihtiyaçlarina (takvim belirlemek, muhasebe ve mimari hesaplar gibi) yönelik, henüz sanat düzeyine ulasmamis, zanaat düzeyinde bir ugrasidir. Formel ifadeler, formüller ve akil yürütmeye dayali ispatlar yoktur. İkinci dönem, M. Ö. 6. yy’dan M. S. 6. yy’a kadar uzanan Yunan matematigi dönemidir. Matematigin nitelik degistirdigi, zanaat düzeyinden sanat düzeyine geçtigi dönemdir. Yunan matematiginin baslangicinda Misir ve Mezopotamya varsa da Yunan döneminde, matematigin günümüze kadar yönü belirlenmis, bir siçrama yapilmistir. Matematige en önemli katkilar Platon’un akademisinde ve iskenderiye’deki Museum’da yetisen bilim adamlanndan gelmistir. Yunan matematigi esasta ‘sanat için sanat’ anlayisiyla yapilan ve günümüz manasinda modern bir matematiktir. Üçüncü dönem, M.S. 6. yy’dan 17. yy’in sonlanna kadar olan dönemdir. Bu dönemde, matematigin yasadigi dünya islam dünyasi ve Hindistan’dir. Müslümanlarin matematige katkisi büyük bir tartisma konusudur. Kimilerine göre, Müslümanlarin matematige, Yunan matematigini yasatmak ve Bati’ya transfer etmekten öte, bir katkilari olmamistir. Kimilerine göre ise, Müslümanlarin matematige özgün kalkilan olmustur. (Bu katkilar Avrupali matematikçiler tarafindan tekrar bulunmus ya da göz ardi edilmistir.) Müslümanlarin matematige katkisi yeterince arastirilmamistir. Son yillarda yapilan arastirmalar, matematigin en önemli bulusu olan türevin, Avrupalilardan 500 yil önce Azerbaycanli Serafettin Al-Tusi tarafindan bulunmus oldugunu ortaya çikarmistir. Tarihi olaylar- Haçli seferleri, Mogol istilasi ve dahili olaylar-, islam dünyasinin nakli bilimlere geçmesine ve sonuç olarak bilimin yerini safsatanin almasina neden olmustur. 16. yy’ da matematikte tek söz sahibi Avrupalilardir. Dördüncü dönem, 1700-1900 yillan arasini kapsar ve ‘Klasik Matematik Dönemi’ olarak bilinir. Matematigin ‘Altin Çaglari’ olarak da anilir. Büyük hipotez ve teorilerin ortaya çiktigi, matematigin kullanim alaninin bütün bilim dallarini kapsayacak sekilde genisledigi bir dönemdir. Matematik, bütün pozitif bilimlerin temelim olusturacak bir konuma gelmistir. Bugün üniversitelerde okutulan matematigin büyük bir kismi bu dönemin ürünüdür. Besinci dönem, 1900′lü yillarin basindan günümüze uzanan, ‘Modern Matematik Dönemi’ olarak adlandirilan dönemdir. Modern matematik, klasik matematigin anayasal bir tabana oturtulmus seklidir. 1900′lü yillarin basina gelindiginde, matematik büyük bir kompleksiteye ulasmisti. Matematik çok hizli gelisen, çok yüksek bir teknik düzeye erismis, elde edilen bilgilerin üst üste yigildigi, bir bilginin digeri tarafindan kullanimdan kaldirilmadigi, bu nedenle de gittikçe zorlasan ama bir o kadar da çekici, ancak tutku ile yapilabilen bir bilimdir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)